Bakteriyel hastalıklar hayvanların sağlığını riske sokmaktadır. Bakteriler hayvanlarda solunum yolu enfeksiyonlarına, sindirim sistemi bozukluklarına ve mastitis gibi birbirinden farklı hastalıklara neden olmaktadır. Hayvanlarda bakteriyel hastalıklar zamanında teşhis edilmelidir. Aksi takdirde hayvanın sağlığının yanı sıra yetiştiricilerde olumsuz yönde etkilenmektedir.
Doğru teşhis sonrasında uygun dozda ve uygun zamanlarda verilen antibiyotikler çok iyi sonuçların elde edilmesini sağlamaktadır. Hayvanım hastalandı, hangi antibiyotik ilacı kullanmam gerekir? Bu sorunun yanıtı bazılarına göre son derece basit görünebilir. Daha evvel hayvana verilen bir antibiyotiğin tekrardan kullanılması düşünülebilir. Ancak bu kesinlikle doğru olan bir yaklaşım olmamakla birlikte, her hastalık için veteriner hekim kontrolü gerekmektedir. Hastalanan hayvan için veteriner hekim tarafından yeniden değerlendirme yapılmalı ve uygun tedavi buna göre belirlenerek hemen uygulanmalıdır.
Rastgele antibiyotik kullanımı tedavide başarılı sonuçların alınmamasına yol açarken, hayvanlarda antibiyotik direnci yaşanmasına de neden olmaktadır.
Şayet geriye bakarsak görürüz ki, antibiyotik kullanımını mecbur kılan her vaka, sürü yönetimi ve koruyucu hekimlik ilkeleri arasından bazılarının göz ardı edildiğine işaret etmektedir. Bu durumun arkasındaysa genellikle bilgisizlik, bazen de tasarruf sebepleri yer almaktadır. Oysaki az ile yetinme çabası, çok zarar getirir. Hayvanların sağlığı ile oynarsak, kayıp yaşayan her daim bizler oluruz.
Antibiyotikler mecbur kalındığı zaman kullanılırlar ve büyük faydalar sağlarlar, Fakat, aynı yanlışları yeniden yapmamak için her daim bu durumuna neden gelindiği sorusu sorulmalıdır.
Bilindiği üzere, ilk bulunan antibiyotik penisilindir. Çok fayda sağlanmış ve günümüzde hala kullanımına başvurulan bu antibiyotik, yalnızca gram pozitif bakterilerin ölmesini sağlar. Gram negatif bakterilerin ölmesi ile ilgili olarak herhangi bir işlevi bulunmamaktadır. Bu arada ilave etmeliyiz ki, gram bir boyama yöntemidir. Gram boyasını içerisine alan mikroplar gram pozitif, içerisine almayan mikroplar ise gram negatif şeklinde isimlendirilir. En meşhur gram negatif bakteri E.coli’dir.
Keçilerde rastlanan hastalıklar arasında bulunan keçi ciğer ağrısı için uzun süre boyunca etkili bir tedavi yöntemi bulunamamıştır. Ancak enjektabl oksitetrasiklin preparatlarının piyasaya sürülmesi ile birlikte, keçi ciğer hastalığı üzerinde oldukça iyi sonuçlar elde edilmiştir. Alınan başarılı sonuçlar neticesinde, daha önce büyük kayıplar veren keçi yetiştiricileri bu ilaca keçibaş ilacı ismini vermişlerdir. İlaca verilen isim, ilacın keçiler için çok etkili ve temel tedavi yöntemi olduğunu belirtmek amacıyla tercih edilmiştir.
Penisilin grubu antibiyotikler keçi ciğer ağrısı hastalık üzerinde herhangi bir iyileştirici etkisi bulunmamaktadır.
Pasteurealla enfeksiyonlarına karşı son derece iyi sonuçlar ortaya çıkaran bir antibiyotiği kullanıp bu defa iyi sonuçlar elde edemeyen bir kişi, işe yaramıyor sonucuna varabilir. Zira, bu öksürük mikroplazma ile alakalı. Çok büyük araştırmalarla çok büyük harcamalarla, uzun vakitler verilerek meydana getirilmiş bir antibiyotik, bilgisi olmayan bir kişinin elinde çalışmaz hale gelebilir.
Şimdi gelelim süte geçmeyen antibiyotiklere; süte gezmeyen antibiyotik diye bir şey yoktur. Yalnızca süte geçmeyen doz mevcuttur. Tavsiye edilen dozun üstüne çıkılırsa o doz süte geçmektedir. Sefalosporin grubu antibiyotik ilaçlar böyle tavsiye ediliyorlar. Aşım yapılan dozlarda ise kavga çıkıyor. Tavsiye edilen dozun iki katına çıkarılması halinde süte geçen antibiyotik süte geçmesi nedeni ile sorun oluşturuyor. Oysaki mikrop kırıcı etkisi açısından daha etkin hale geliyor.
Kısacası antibiyotik bilgi işidir. Gelişigüzel bir şekilde antibiyotik kullanılması doğru neticelenmez. Bundan dolayı kullanılacak olan her antibiyotik, kesinlikle veteriner hekim kontrolünde verilmeli, koruyucu hekimlik ve sürü yönetimi ilkeleri her zaman için göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü sağlıklı hayvanlar sağlıklı üretimin temelini oluşturmaktadır.